Kayıtlar

Onlar (Şiir Çevirisi)

'They' The Bishop tells us: 'When the boys come back 'They will not be the same; for they'll have fought 'In a just cause: they lead the last attack 'On Anti-Christ; their comrades' blood has bought 'New right to breed an honourable race, 'They have challenged Death and dared him face to face.' 'We're none of us the same!' the boys reply. 'For George lost both his legs; and Bill's stone blind; 'Poor Jim's shot through the lungs and like to die; 'And Bert's gone syphilitic: you'll not find 'A chap who's served that hasn't found some change. ' And the Bishop said: 'The ways of God are strange!' SIEGFRIED SASSOON Rahip bize dedi ki: Oğlanlar döndüğünde Eskisi gibi olmayacaklar, çünkü savaştılar Haklı bir sebeple, öncülük ettiler son hamlede Deccale karşı olan; yoldaşlarının kanı karşılığı Onurlu bir ırkın doğuşuna, yeni bir hak kazandırdı Ölüme karşı çıktılar ve meydan okudular yüz ...

Richard Cory (Türkçe Çeviri)

Whenever Richard Cory went down town, We people on the pavement looked at him: He was a gentleman from sole to crown, Clean favored, and imperially slim. And he was always quietly arrayed, And he was always human when he talked; But still he fluttered pulses when he said, "Good-morning," and he glittered when he walked. And he was rich—yes, richer than a king— And admirably schooled in every grace: In fine, we thought that he was everything To make us wish that we were in his place. So on we worked, and waited for the light, And went without the meat, and cursed the bread; And Richard Cory, one calm summer night, Went home and put a bullet through his head. EDWIN ARLINGTON ROBINSON Richard Cory ne zaman inse şehre; Biz kaldırımdakiler bakardık ona,  gözlerimizi dike dike Tepeden tırnağa, bir beyefendiydi adeta, Sağlığı sıhhati de gayet yerindeydi Ve her zaman sade giyinirdi Sanki konuşurken bizden bir beşerdi Ama küt küt atardı kalpler yine de "Günaydın" dediğinde v...

Çevirdem

Resim
Çeviri, çocukluğumuzdan beri hepimizin yaptığı şey aslında. Etrafımızdaki insanların dediklerini duyuyor, kafamızda çeviriyor ve anlıyoruz (yani...çoğu zaman 😂). Gerekliyse biz de aklımızda dönen düşünceleri kelimelere çeviriyor ve karşımızdakine söylüyoruz.  Rus biçimcilerden olan ve çeviri alanında da çalışan Jakobson (Yakıbsın), 3 çeşit çeviri var demiş: dil içi, diller arası ve göstergeler arası. Dil içine örnek, anlamadığınız bir kelimenin tanımını sormak olabilir. Anamız ve babamızdan küçükken çok şey duyarız ve anlamını bilmeyiz. Türkçedir o duyduğumuz ama bilmeyiz yine de. "Bu ne, şu ne, o ne" diye kafalarının etini yeriz :) iyi ki varlar. Sonra aynı dilin farklı kelimeleriyle o şeyin açıklamasını dinleriz. Antalya'da ata binen Erdem Diller arası dediğimize örnek de İngilizceden Türkçeye yapılan çeviridir. Bu konuda sözlü çeviri olarak ilk tecrübemi Antalya'da bir at çiftliğinde yaşamıştım. Kamp için 7 günlüğüne gitmiştim ve etkinliklerden biri de ata binmekt...

Dalga Etkisi

Dünyada, faydalı işler icra eden bir insan olmak mı istiyorsun? Önce, hayatını düzene sokmalısın. Kendine öyle bir ilke edin ki davranışların etkili ve faziletli olsun.  Sen ve senin davranışların, dalga etkisiyle başkalarını etkilersiniz. Dalga etkisi, herkesin bir şekilde başkalarını etkilemesidir. Güçlü insanlar, güçlü etkiler bırakırlar. Hayatını düzene soktuğunda, yakınlarını etkilersin. Yakınların ise başkalarını etkiler. Bu başkaları ise bütün toplumu, nihayetinde ise halkın tamamını etkiler. Halklar ise bütün dünyayı etkilerler. Dünya ise bu etkiyi bütün kainata yayar.  Etkinin senden ve dışa yaydığın dalgalardan başladığını unutmayasın. O yüzden, yine, davranışlarının etkili ve faziletli olduğundan emin ol. Bunun böyle işlediğini nereden mi biliyorum? Bütün filizler, kuvvetli ve bereketli topraklardan, çekirdeklerden doğar. İşte sen, o çekirdek olacaksın. • Kaynak: The Tao of Leadership. Lao Tzu's Tao Te Ching adapted for a new age. John Heider. Atlanta, Georgia: Huma...

Ben geldim!

Merhaba insanlar! Bu nasıl selamlama, bu nasıl giriş diye düşünmeyiniz lütfen. Zira ben uzun zamandır "ilk blog yazım nasıl olmalı?" sorusuna cevaben kafamda çeşitli planlar kurup, sonra beğenmeyip sil baştan yaptım. Bunların hepsi kafamda gerçekleştiği için belki de hoşuma gitmiyordu. Bilirsiniz, somutlaştırmadığınız her fikir, aklın o kaygan zemininde kayar, gider. Umalım ki düşüp benim gibi yaralamasın dizini.  Neyse. Bu esnada, yakın arkadaşlarımdan biriyle, üniversitede yaptığımız bir konuşma geldi aklıma. Bana, "ben en iyi yazılarımı kalem ve kağıtla yazıyorum!" demişti. Sonuç olarak ben de şu an bu satırları yazdığım tren yolculuğumun başında, çantamdan kalem ve kağıdı çıkarıp yazmaya başladım. Ancak kalem beynimin hızına yenik düştü ve ortaya kelle paça çorbası gibi bir şey çıktı. Güzel ve yavaş yazmaya çalıştığım için hem kısa olmuştu, hem de konudan konuya atlamıştım. Beni tatmin etmemişti. Yırtmak yerine belki sonraki yazılarımda taslak olarak kullanırım ...